18 Nisan 2011 Pazartesi

Dasîtana Memê Alan (Destanı)




Geleneksel dengbêj kültürü içinde ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa günümüze kadar sürüp gelmiş olan Memê Alan Masalının, yaklaşık olarak iki bin beş yüz yıllık bir geçmişi olup, Kürtlerin Estetik Bilincini taşıyan, ilk sözlü edebiyat örneğidir.

Memê Alan yapıtı, hem destanın, hem masalın, hem de mitin bazı özelliklerini içinde barındırıyor. Toplumun geleneklerini, düşünüş tarzını, zevkini sözlü olarak dengbêj kültürü içinde günümüze kadar taşıması ve bu yapıtın ilk kurgulayanının belli olmaması açısından masal; destanın birçok özelliklerini taşımadığı halde, yapıtta konunun, belirli bir yer ve zaman içinde yaşanmış olması açısından da destan türünü çağrıştırıyor. Fakat, yaklaşık olarak iki bin beş yüz yıllık bir geçmişi olan bu yapıtın içindeki yer ve zamanın, zamanla değiştiği, belirli bir zamana uyarlandığı ve sonradan yerleştirildiği de apaçık ortadadır. Çünkü yapıtın ortaya çıkış tarihi, yapıtın elimizdeki versiyonunda belirlenmiş zamanın çok gerisine kadar gittiğini biliyoruz. Memê Alan'ın denizden yakaladığı ve olağanüstü bir hızı olan Bozê Rewan, en az Antik Yunan Mitolojisindeki 'Pegasus' kadar mitolojik bir motiftir. Bozê Rewan'ın tasvir edilişi baştan sona mitsel bir anlatım biçimindedir.

Memê Alan yapıtı, bir halk masalı olarak doğmuştur. Ama zamanla, dengbêj anlatımlarında, konu ve karakterlerin, belirli bir zaman ve mekan içerisine oturtulmuş olması, yapıtı kısmi olarak destan türüne yakınlaştırmıştır. Dengbêjlerin bu anlatımlarına, Memê Alan'dan esinlenerek yazılmış olan Ehmedê Xanî'nin Mem ü Zin yapıtının etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Çünkü Memê Alan masalı, Ehmedê Xanî'nin elinde edebi bir yapıt olarak yeni baştan doğmuştur. Masaldaki bu değişim ve yeniden yapılandırma, Ehmedê Xanî'den sonra gelen dengbêjlerin anlatımlarına da yansımıştır. Dolayısıyla Mem û Zîn yapıtındaki belirli olan zaman, mekan ve gerçekçi karakterler, Memê Alan masalının dengbêj anlatımlarında da belirginleşmiştir.


Memê Alan Masalı, Kürtlerin olduğu kadar Mezopotamya'da yaşamış olan halkların 'Estetik Bilincini' göstermesi açısından da çok önemlidir. Tarihsel-toplumsal olarak Kürtler'in 'Estetik Bilincinin' masalda somut olarak şekillenmiş olması bile, masalı eşsiz kılıyor. Sözlü edebiyatımızın bilinen ilk örneği olan Memê Alan Masalı, sanatsal kültürümüz açısından da çok büyük bir öneme sahiptir.

Memê Alan Masalı'nda konu, Memê Alan ile Zîna Zêdan arasında doğan aşk ve bu aşk ekseninde gelişen olaylardır. Masalın konusu, Peri kızlarının, Zîna Zêdan'ı Memê Alan'ın sarayına getirip tanıştırmalarıyla başlar; uyandığında Zîna Zêdan'ı odasında göremeyen Memê Alan'ın onu bulmak için çaresizce yollara düşmesiyle devam eder ve onların trajik sonlarıyla biter.

Konunun örgüsü içinde, Kürtlerin toplumsal yaşamı, siyasal-ekonomik yapısı, örf ve adetleri güzel bir şekilde yansıtılmıştır. Kürtlerin siyasal açıdan bir birlikteliğinin olmadığı; genel olarak mir, tüccar, asker ve halk olmak üzere Kürt ulusunun dört ayrı kesime ayrıldığı ve Kürtlerin beğeni duygusunun yanı sıra, Kürtlerde misafirperverlik, sözünün eri olmanın önemi, evine sığınana verilen değer, vatanseverlik, namus kavramı, yas töreni ve benzeri örf adetleri anlatılmıştır.

Özellikle masaldaki karakterlerin iç dünyaları, sarsıntıları, mutlulukları, öfkeleri kısaca o an ki ruh hali, duyguları çok güzel verilmiş; adeta boyası kelime olan bir resim çizilmiş gibidir. Mem, Zîn'i bulmak için yollara çıkmak istediği zaman, babası ve amcasından izin almaya çalışırken, yaşadığı duygunun tasvir edilişine bakalım:

'İçimde büyük bir dert, ağır bir yara oluşmuş.

Canımın damarları gevşemiş, tepemden ayak ucuma kadar.

Alevler göğün yedinci katına vuruyor.'

Çeko sözünü tutmadığı zaman, ona kızan Hesen'in anlatılışına bakalım:

'Hesen, gözleri öfkeden kıpkızıl, dönmüş ejderha gözlerine.

Göğsü bir inip bir kalkıyor, deniz dalgaları gibi.

Saçları diken diken olmuş, aslan yelesine dönmüş.'

Yine Mem'in savaşa gitmemek için hasta olduğunu anlatması;

kendimi iyi görmüyorum, hastalık kötü bastırmış,

Başım değirmen taşı misali

Sırtım demircilerin örsü gibi,

Omur kemiklerim birbirinden kopmuş,

Yıkıntılar üstündeki kirişlere dönmüş.'

Çeko Mem'in Zîn'e aşık olduğunu öğrenince:

'Çeko, sağır ve dilsiz biri gibi daldı düşüncelere,

İğne deliğinden dam kirişlerini, sütunları geçirmek gibi çaresiz'

Anlatımda abartmalar vardır. Bir durum tasvir edilirken özellikle abartılarak anlatılır. Mığribiler kentinin tarif edilişine bakalım;

'Mığribiler kenti büyük ve ağır bir kenttir.

Yedi dağın üstündedir.

Üç yüz altmış altı kapısı vardır.

Her kapısı üç yüz altmış altı mahalleye açılır.

Her mahallede üç yüz altmış altı cami,'

Masaldaki imgeler halkın beğeni duygusundan doğmuştur.

Masaldaki kişiler

Memê Alan: Mığribiler Beyi'nin oğlu olup, fiziki güzelliği dışında hiçbir erdeme sahip olmayan biridir.

Memê Alan zalimdir:

Bozê Rewan için takım yapacağı zaman:

'Eğer onda bir kusur, bir eksiklik görürsem

Tümünüzü asarım billahi, üç ağaçlara...'

Takım yapıldıktan sonra ustaların Mem karşısındaki tasvirleri:

'Bet beniz kalmamış yüzlerinde

Korkudan, insan soğukta nasıl titrerse öyle.'

Zina Zêdan'la konuşurken kendini anlatması:

'Vay ki dediklerime uymasınlar, ömürlerini orada tüketirler.

Onları yakalar, ellerini ayaklarını zincir ve kelepçelerle bağlarım.

Yüz yıllık cezalar veririm onlara.'

Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür; ama şimdilik bu kadar yeterlidir. Memê Alan, bencil, kibirli, nankör, yalancı ve olgun olmayan bir kişidir. Masalın kahramanı olan Memê Alan'ın bu denli olumsuz bir kişilik olarak yansıtılmış olması, çelişkili bir durumdur.

Mem'in atının olağanüstü olması, Hesen'in ateşe attığı oğlunu kurtarmak için alevlerin arasına girmesi, satrançta yenilen Memê Alan, Beko tarafından zincir ve halatlarla bağlanınca, onları rahatlıkla koparması ve zindanda tasavvufi bir kişilik oluvermesi de; Memê Alan'a olumlu özellikler kazandırılmaya çalışılmış; ama pek başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Daha sonraki bu anlatımlar da, onu pek yüce bir kişi yapamamış. Çünkü o ana kadar anlatılan özellikleriyle, kazandırılmaya çalışılan olumlu davranışları birbiriyle çelişkilidir.

Zina Zêdan: Zina Zêdan Mir Ezin'in kız kardeşidir. Güzel, affedici, mantıklı ve kibirli bir kişidir. Yanında çalışanlara karşı hoşgörülü değildir. Su almaya giden cariyesi geç kalınca:

'Zin dedi ki, hadi konuş, birkaç yalan sırala,

Zaten cariyelerin kılıç kalkanıdır yalan'

Deyip, konuşmasına fırsat vermeden susturur. Gelenek, göreneklere bağlı bir kişidir. Qestel çeşmesinde Memê Alan peçesini indirmesini isteyince, toplumun gelenek ve göreneklerini öne sürerek, bunun ayıp bir şey olduğunu söyler. Ama bunun ötesinde de çok olumlu özellikleri olmayan silik bir kişi olarak masalda yer alır.

Hesen, (Çeko, Qeretacin): Hesen, Mir Ezin'in amcazadesi olup, yüce bir kişiliktir. Toplumsal değerlere çok önem veren, yurtsever, cesaretli, yiğit, dürüst, fedakâr, akıllı ve sözünün eri kahraman bir kişidir. Toplumsal olarak birçok olumlu özelliği taşıyan, erdem sahibi bir insandır.

Mir Ezin: Mir Ezin Cizre Miri'dir. Öngörüsü olmayan, bencil, korkak, iradesiz ve zeki olmayan bir kişidir.

Bekoyê Awan: Kurnaz, yalancı, fesat, korkak ve bayağı bir kişiliktir. Acınacak bir yaşantısı olan Bekoyê Awan, evrensel kötülüğün simgesidir. Tıpkı Sheakspear'in İago'su ve Goethe'nin Mefisto'su gibidir.

(Bu konu çeşitli internet sitelerinden faydalınarak yapılmıştır..Kürt Edebiyatı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder